top of page

İlerlemenin Durduğu Bir Alan: Fakirlik

Güncelleme tarihi: 10 Ara 2024

Geçtiğimiz günlerde bir mesaj paylaştım ve şu ifadeleri kullandım: “Sabah kalktığınızda, akşama kadar aç kalmadan uykuya gidebileceğinizi ve hatta uyuyabileceğinizi biliyorsanız, 8.5 milyarlık dünya nüfusunun 3.7 milyarından daha avantajlı olarak güne başlıyorsunuz demektir”.


Bu mesajı yazarken, aklımdaki veriler Dünya Bankası tarafından hazırlanan yeni bir rapora aitti: “Poverty, Prosperity, and Planet Report: Pathways Out of the Polycrisis”. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Birleşmiş Milletler, v.b. uluslararası kuruluşların günümüzün küresel sorunlarına çare bulmakta yetersiz kaldıklarına dair çokça eleştiri mevcut. Bu eleştirilerin haklılık payı çok yüksek. Ancak, bu eleştirinin temel nedeninin bu kuruluşların varlık nedeni olan ülkelerin arasındaki işbirliklerin zayıflamış olduğunun altını çizmek gerekiyor. Ülkeler arasındaki işbirliklerinin zayıflaması ile bu kuruluşların nasıl yeterli olması beklenebilir?


Yetersiz kalmaları bir yana, uluslararası kuruluşların birer istatistiki veri kaynağı olmak gibi iyi bir özellikleri bulunuyor. Hiç değilse bu özelliklerinden faydalanalım.


Küresel Fakirlik Verileri


Yukarıda belirttiğim rapor, 2024 yılında Dünya nüfusunun %8.5’inin “aşırı fakirlik” koşullarında yaşadığını söylüyor. Diğer bir ifadeyle, 692 milyon insan günde $2.15’lık bir parasal kaynak ile yaşamak zorunda. Bu yazının yazıldığı tarih itibarıyla Amerikan Doları ($) ile Türk Lirası (TL) arasındaki kuru TL35 olarak alırsak, $2.15’in Türk Lirası karşılığı TL75.25’e denk geliyor. Bir ayı 30 gün olarak alırsak, günlük TL75.25’in aylık karşılığı TL2.257,50 oluyor.


“Aşırı fakirlik” olarak tanımlanan düzey, 1990’da %38 iken, 2024’te %8.5’e gerilemiş. Diğer bir ifadeyle, 1980’lerden itibaren yaşanan küreselleşme insanlığa olumlu katkılar sunabilmiş. Özellikle Çin ve Hindistan’da, 1990’dan itibaren 1 milyar insanın aşırı fakirlikten çıktığını biliyoruz. Ancak, özellikle Kovid-19 sonrasındaki süreçte, aşırı fakirlikten çıkış sürecinin terse evrildiğini görüyoruz.


Yine Dünya Bankası’nın 2022’de yayınladığı “Poverty and Shared Prosperity: Correcting Course” başlıklı raporu onlarca yıl sonra fakirliğin ilk kez yükselişe geçtiğini anlatıyordu. Aynı rapor, aşırı fakirlik düzeyini 2030’a kadar 3 yüzde puan düşürme hedefinin raporun yazıldğı 2022’deki çalışmalar kapsamında mümkün olamayacağını yazıyordu. Hatta, 2022’nin temposuyla hedefin 30 yıl kadar imkânsız olduğu belirtiliyordu.


Dünya Bankası’na göre, fakirliğin kriter alındığı düzey bir miktar hafifletildiğinde, bir kişinin günde $6.85’lik bir kaynakla yaşamak zorunda olduğu bir noktaya ulaşıyoruz. Yine aynı kur hesabıyla $6.85’in bugünkü karşılığı TL239.75. Günlük TL239.75’in aylık karşılığı ise TL7.192,50.


TÜRK-İŞ tarafından her ay düzenli olarak yapılan açlık sınırı hesaplamalarına göre, Türkiye’de 4 kişilik bir aile için açlık sınırının TL20.562 olduğunu da belirtelim. Açlık sınırı, sadece aylık gıda harcamalarına yeten tutarı ifade ediyor. Farklı yaş gruplarının günlük gıda ihtiyacını bir an için görmezden gelelim. Bu durumda, bir kişinin aylık gıda harcaması tutarı aç kalmamak için asgari TL5.140,50 olmak zorunda. Bu verileri yukarıdaki verilerle doğrudan karşılaştırmak doğru değil ama bir fikir vermesi açısından belirtmekteyim.


TÜİK tarafından yapılan 2023’e ait son hesaplamalar, göreceli yoksulluk oranının %13.5 olduğunu gösteriyor. Ancak, TÜİK’in kriterleri ile Dünya Bankası kriterlerinin benzeşmediğini özellikle belirtmek gerekiyor. TÜİK’in göreceli yoksulluk hesaplamalarına göre, Türkiye’de 2023 itibarıyla 10.4 milyon yoksul bulunmaktaydı.

2024 itibarıyla, Dünya nüfusunun %44’ü günde $6.85 tutarının altındaki gelirle yaşıyor. Dünya Bankası’nın verilerine göre bu, 3.6 milyar insan demek. Söz konusu oran 1990’da %70 idi.


Bu verilerle, yazının başında referans olarak kullandığım mesajım anlamlı hale geliyor mu? Mesajımda, Dünya nüfusunu yuvarlayarak 8.5 milyar olarak aldım. Dünya Bankası verileri 8.2 milyara yakın bir yere işaret ediyor.


Çalışma, 2030’a kadar aşırı fakir nüfusun (günde $2.15 gelire sahip kesim) Dünya nüfusuna oranı %3 olarak hedeflenmekte iken, %7.3’te kalacağını tahmin ediyor.


Küreselleşme yerine korumacılık ve sanayi politikaları çağındayız. Küresel boyutta işbirlikleri azalıyor ve aşırı sağın yükselişine ve siyasi istikrarsızlıklara tanıklık ediyoruz. Yüksek borçluluk ve yaşlanan nüfus problemiyle karşı karşıya bir dünya var. Kısaca, Dünya Bankası raporunun da vurguladığı bir “çoklu kriz (polycrisis)” durumu söz konusu. Bu koşullar altında, geçmişe göre küresel ölçekte büyüme oranlarının düşeceği düşünülebilir. Dünya Bankası, 2020-2030 arasını fakirlikle mücadele “kayıp on yıl (lost decade)” ilan etmiş.


Fakirlik ve İklim Krizi


Dünya’nın en fakir ülkelerinde aşırı fakir kesimin toplam nüfus içindeki payı 2019 düzeyinin 1 yüzde puan üzerinde. Kovid-19 ve küresel siyasi ve ekonomik koşullar en çok en fakir ülkelerin aşırı fakirlerini etkiliyor.


Dünya nüfusunun 1.7 milyarlık bölümü eşitsizliğin yüksek düzeyde olduğu Sahara altı ülkelerde ve Latin Amerika ile Karayipler’de yaşıyor. Dünya Bankası’nın “yüksek eşitsizlik” tanımı, Gini katsayısının 0.40 ve üzerinde olması. Gini katsayısı, 2023’te Türkiye için 0.42’dir.


Son dönemlerin olumsuz uluslararası siyasi ve ekonomik olumsuzluklarını da hesaplamalara dahil ettiğimizde dahi yüksek eşitsizlik koşullarında yaşayan ülkelerin sayısında 2024’te, son 24 yılın en düşük sayısı tespit edilmiş. Sayıda 1/3 oranında düşüş olduğu görülüyor. Eşitsizlikler azaltılabildikçe fakirlikten çıkış süreci de hızlanıyor.


2022 itibarıyla, atmosferin sera gazlarının etkisiyle ısı tutma kapasitesi 1990’a göre %50 0ranında arttı. Bu, 32 yılda kaydedilen korkunç bir artış.


Şu net ki, iklim krizinin sebebi olan kesimler yüksek gelir grupları. Aşırı fakir kesimi bu gruptan çıkarmak, sera gazı salımının 2019 düzeyine göre sadece %5’in altında artması anlamına geliyor. Günde $6.85 tutarı ile yaşayan kesimi fakirlikten çıkarmak ise sera gazı salımının 2019 düzeyine göre %46 oranında artması anlamına geliyor. Bu durumda, yüksek gelir gruplarından taviz alınması ve süratle yenilenebilir enerjilere yönelmeyi hızlandırmak şart. Mantık bunu söylüyor ama bu tespitin gerçekleşmesi bir hayal.


Küreselleşme süreci, küreselleşmenin durma noktasına gelmesiyle son bulmakta. Dünya Bankası’nın “çoklu kriz” koşullarında, fakir ülkelerin büyüme oranlarının Kovid-19 öncesindeki 10 yıllık dönemden daha düşük olacağı öngörülüyor. Diğer bir ifadeyle, fakirlerin fakirlikten çıkışı için zorlaşan koşullar söz konusu olacak.


Çoklu kriz, belirsizlik, kırılgan siyasi ve ekonomik koşullar ve artan küresel kutuplaşma koşulları anlamına geliyor. Fakirler için en ağır konulardan biri, artan borçluluk düzeylerinde borç faizi yüklerinin tarihin en yüksek noktasına ulaşmış olması.


Mevcut koşullar altında, yüksek gelir gruplarının (ülkeler arası ve ülkelerin içinde sınıflar arası) neden olduğu iklim krizinin çözülmesi yolunda COP29’daki gelişmeler çerçevesinde umutlu olabilmek mümkün değil.

ree

Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olanlara 2035’e kadar sadece $300 milyarlık destekte bulunmayı taahhüt ettiler. Oysa, Birleşmiş Milletler’in 2030’a kadar geçerli olmak üzere tespit ettiği rakam $5-6 trilyon civarında. Aradaki fark korkunç. Diğer yandan Avrupa, €500 milyarlık savunma bütçesi hazırlığında. Kaybolan uluslararası işbirliklerinin “insanlığa ve medeniyetine maliyetini” görmek için bu rakamları arka arkaya görmek çok önemli!

Yorumlar


© 2025 by Arda Tunca

bottom of page