top of page

Kapitalizmin Çelişkilerinin Ötesinde: Nancy Fraser’ın 21. Yüzyıl Sosyalizmi Vizyonu

Kapitalizmin Çelişkilerinin Ötesinde


Kapitalizmin yapısal çelişkilerini, ekolojik yıkım, sömürü ve ırksal tahakküm ekseninde inceledikten sonra, mevcut düzenin ötesinde nasıl bir gelecek tahayyül edebileceğimizi alternatif bir sistem önerisi çerçevesinde ele alabilir miyiz? Sermaye birikimi yerine insan refahını merkeze alan bir kapitalizm sonrası toplum nasıl inşa edilebilir mi?


Mevcut ekonomik mimaride yapılacak değişikliklerin ekonomik yapıyı sürdürülebilir, demokrasi temelli ve eşitlikleri gözeten bir noktaya yönlendirmesi mümkün gözükmüyor. Bu nedenle, mevcut düzenin dışına çıkılarak mimari yapıda değişiklikler yapılması gerektiği kanısındayım. Bu görüşüm temelinde, bir yapı değişikliği önerisine kulak verelim.


Filozof ve eleştirel kuramcı Nancy Fraser, yukarıdaki sorulara en güçlü yanıtlardan birini sunuyor. Fraser’ın “21. yüzyıl sosyalizmi” vizyonu, geleneksel sosyalist tahayyülü tamamen piyasanın ortadan kaldırılması üzerinden değil, toplumsal önceliklerin radikal biçimde yeniden düzenlenmesi üzerinden kurguluyor. Fraser’ın modeli, sermayenin el koyma ve sömürü yoluyla kâr üretme zorunluluğunun yerine, ihtiyaçları en alta, piyasayı ortaya ve artı değeri en üste koyan yeni bir değerler hiyerarşisini merkeze alıyor.


Yazıya başlarken, Fraser'ın özel vurgu yaptığı bir kavramı açıklamamız gerekiyor: bakım emeği. Fraser’ın bakım emeği kavramı, toplumun devamlılığı ve bireylerin yaşam kalitesi için zorunlu olan ancak piyasa ekonomisi içerisinde genellikle görünmez, değersiz veya ikincil kılınan faaliyetleri ifade eder. Bu kavram, insan yaşamının sürdürülmesi, çocuk yetiştirme, yaşlı bakımı, sağlık hizmetleri, eğitim, duygusal destek ve günlük ihtiyaçların karşılanması gibi alanları kapsar.


Fraser, kapitalist sistemde üretken emek olarak kabul edilen faaliyetlerin (mal ve hizmetlerin üretimi) aksine, bakım emeğinin çoğunlukla kadınlar tarafından, ücretsiz veya düşük ücretlerle yerine getirildiğini ve ekonomik değerinin göz ardı edildiğini vurgular. Bakım emeği, ekonomik üretim sürecinin dışında tutulur ve bu nedenle ekonomik eşitsizlikleri derinleştiren, cinsiyete dayalı ayrımları pekiştiren bir rol üstlenir.


Fraser, bakım emeğinin ekonomik ve sosyal haklar çerçevesinde yeniden tanımlanması gerektiğini savunur. Bu, toplumun temel ihtiyaçlarını merkeze alan, sosyal adaleti gözeten, demokratik ve sürdürülebilir bir toplumsal yapının kurulması için şarttır. Bakım emeği kavramının ön plana çıkarılması, piyasa mantığının egemenliğine karşı, insan yaşamının ve refahının merkeze alındığı alternatif bir toplumsal modeli teşvik etmeyi amaçlar.


Bir Değerler Hiyerarşisi: İhtiyaçlar, Piyasalar, Artı Değer


Fraser, alternatif yapı önerisini üç işlevsel katmandan oluşan bir sistemin üzerine oturtuyor.


İhtiyaçlar (Alt Katman): Sağlık, barınma, gıda, bakım emeği ve eğitim gibi yaşamsal mal ve hizmetlerin metalaştırılmaktan çıkarılarak kolektif olarak sağlanması. Bu hizmetler piyasanın keyfiyetine terk edilmeyecek, hak olarak garanti altına alınacak, demokratik biçimde yönetilecek ve adil şekilde dağıtılacak.


Piyasalar (Orta Katman): Piyasalar var olacak. Bugüne kadar görülen sosyalist model uygulamalarından kopulmuş olunacak. Ancak, yalnızca insan ve ekolojik refaha tehdit oluşturmayan alanlarda ve sıkı biçimde düzenlenmiş, demokratik denetime tabi bir biçimde varlık gösterecek. Fraser piyasa karşıtı değil. Ancak, piyasaların toplumsal hedeflere uygun olarak yapılandırılmasını savunuyor.


Artık (Üst Katman): Kapitalizmde artı değere özel olarak el konulur ve yeniden kâr için kullanılırken, Fraser artı değerin kolektif biçimde değerlendirilmesini savunuyor. Artı değerin, kültür, boş zaman, bilimsel ilerleme ve altyapı gibi insan özgürlüğünün gelişebileceği kamusal amaçlara yönelik olarak tahsis edilmesi gerektiğini düşünüyor.


Yıkıcı Kapitalizm: Temellerini Tüketen Bir Sistem


Fraser’a göre kapitalizm sadece bir ekonomik sistem değil, kendi varlık koşullarını yapısal olarak tahrip eden bir toplumsal düzeni ifade ediyor. Cannibal Capitalism adlı kitabında Fraser, kapitalizmin “kendisini var eden koşulları yok ettiğini” savunmaktadır. Sosyal olarak yeniden üretim, doğa, kamusal mallar ve siyasal meşruiyet bu sistemin dayandığı ama aynı zamanda erozyona uğrattığı temel unsurlardır. Sermaye birikimi, bakım emeğinin ücretsizliği, doğal kaynakların tükenmesi ve ezilen grupların marjinalleşmesine dayanır.


Fraser’a göre, ekonomik sömürü, ırksal el koyma, cinsiyete dayalı sosyal sorumluluklar ve ekolojik kriz toplumların sosyal yüklerini artırmak anlamında birbirlerini besleyen unsurlardır. Bu bütüncül yaklaşım, 21. yüzyıl sosyalizmini sistematik ayrımlara karşı çok boyutlu bir mücadele olarak konumlandırır.


Fraser’ın ifadesiyle, “Kapitalizm sadece bir ekonomi değildir. Ancak, böylesine bir boyutta anlaşıldığında aşılabilecek kurumsallaşmış bir toplumsal düzendir.”


Ufku Genişletmek: Kapitalizm Sonrası Geleceğe Dair Vizyon


Fraser’ın önerisi, kapitalizm sonrası geleceği yeniden düşünmeye çalışan bazı başka görüşlerle örtüşmektedir. Erik Olin Wright’ın gerçek ütopyalar kuramı, kapitalist toplumun içinde halihazırda var olan ve farklı bir toplumsal düzeni temsil eden dönüşümsel kurumlara odaklanır. Benzer şekilde, Amartya Sen’in yetkinlik yaklaşımı bireylerin neyi yapabilecekleri ve kim olabileceklerini merkeze alır. Her iki perspektif de, Fraser’ın insan gelişimi ve demokratik katılım temelinde kurguladığı alternatif yapı çağrısıyla uyumludur.


Denenmiş ve Gerçek Alternatifler


Fraser'ın vizyonu salt teorik değil. Dünya'nın dört bir yanında, demokratik planlama temelli üretimin denendiği pilot modeller mevcut.


Brezilya’nın Porto Alegre kentinde katılımcı bütçeleme, yurttaşların belediye bütçesinin belli bölümlerini doğrudan tahsis etmelerine imkân tanımış, mali kararları demokratikleştirmiştir. Quebec ve Bologna’da temel ihtiyaçlara yönelik kooperatifler ve kent planlaması, sosyal üretimi kârdan üstün tutan alternatiflere dair bazı somut örneklerdir.


Latin Amerika’da, doğayla uyum, kolektif refah ve yerli halkların egemenliği üzerine kurulu Buen Vivir çerçevesi, Hindistan’da köy düzeyinde karar alma yetkisi veren Gram Sabha yapıları, Güney Afrika’da ise topluluk, ilişkisel etik ve adaleti merkeze alan Ubuntu felsefesi, kapitalizm sonrası geleceğin kültürel olarak köklü, yerel unsurlara dayanan ve ekolojik olarak bilinçli biçimlerle hayat bulabileceğinin bazı somut örnekleridir.


Katılımcı bütçeleme, Porto Alegre’den New York ve Paris’e kadar binlerce belediyede uygulanmaktadır. Buen Vivir, Ekvador ve Bolivya anayasalarına girmiştir. Gram Sabha’lar Hindistan’da yasal olarak tanınmaktadır. Ancak bu modeller, akademik tartışmalarda ve sivil toplumda görünür olmalarına rağmen, neoliberal yönetişimin yapısal direnci karşısında merkezi politika mimarisine girememiştir.


Demokrasi, Bakım ve Ekolojik Akıl


Fraser’a göre bu yeni sosyalizm modelinin hayata geçmesi için üç temel ilkeye ihtiyaç vardır.


  1. Demokratik Katılım: Toplumun nasıl örgütleneceğine dair kararlar, teknokratik yönetişim değil, geniş demokratik katılımla şekillenmelidir.

  2. Bakım Emeği ve Üretimin Yeniden Değerlenmesi: Bakım ekonomisi, marjinal değil, toplumsal refahın merkezî unsuru olarak kabul edilmelidir.

  3. Ekolojik Akılcılık: Yaşanabilir bir sosyalizm, ekolojik kopuşu gidermeli ve büyüme yerine sürdürülebilirliği öncelemelidir.


Kapitalizm Sonrası Dönüşüm İçin Bir Yol Haritası


Nancy Fraser’ın 21. yüzyıl sosyalizmi, nostaljik ya da ütopyacı değildir. Yaşamı merkeze, sermayeyi çevreye alan, bakım, adalet, demokrasi ve sürdürülebilirlik etrafında sosyal yaşamı yeniden düzenlemeye yönelik bir yol haritasıdır.


Fraser’ın önerisi, 20. yüzyılın sosyalist deneyimlerinden üç açıdan ayrılmaktadır:


  1. Yapısal gerçekçilik

  2. Demokratik çoğulculuk

  3. Merkeziyetçilikten kaçınma


Fraser'ın önerisi piyasaları ortadan kaldırmak ya da gücü merkezileştirmek yerine, onları demokratik denetime ve ekolojik sınırlara tabi kılmayı savunmaktadır. Geçmiş modellerin sivil toplumu bastırdığı, yeniden üretimi arka plana koyduğu yapılara karşın Fraser’ın sosyalizmi bakım, özgürlük ve sürdürülebilirliği merkeze almaktadır. Ekolojik çöküş, artan eşitsizlik ve demokratik gerileme çağında bu model, başarısız reçetelere bir dönüş değildir. Bir nevi, adaleti bugünün karmaşık yapısıyla uzlaştırma çabasıdır.


Yeni bir yapı önerisinde asıl mesele, kapitalizmin bozulmuş olup olmadığı değil, onun yerine daha iyi bir düzen inşa edip edemeyeceğimizdir.


Fraser’ın vizyonu ütopyacı bir hayal gibi gelmiyor. Ancak, kabul görmesi, uygulama alanı bulması çok derin çok yönlü konu başlıkları bu yazının sınırlarını aşmaktadır. Ancak, tartışılması zorunluluktur. Fraser'ın önerisi, yereli ön plana çıkaran yapısal temelli bir çerçevedir.


Fraser, neoliberal piyasa mutlakiyetçiliğini de, otoriter planlamayı da reddetmektedir. Önerisi, kurumsal olarak mümkün ve etik olarak savunulabilirdir. Ancak, bu vizyonun gerçekleşmesi yalnızca politika düzenlemeleriyle değil, güçlü demokratik katılım, küresel eşgüdüm, sürdürülebilirlik ve insanlığın kolektif iyiliği ve var oluşunu önceliklendiren kültürel bir dönüşümle mümkündür.

Yorumlar


© 2025 by Arda Tunca

bottom of page