Stablecoin: Sistemik Bir Tehdit mi?
- Arda Tunca
- 21 Haz
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 22 Haz
Resmi para birimlerinin, merkez bankalarının ve ticari kredi sistemlerinin şekillendirdiği geleneksel finans dünyasında, stablecoin (değerleri itibari para birimlerine sabitlenmiş dijital paralar) yeni bir alternatif olarak öne çıkıyor. ABD Doları veya Euro gibi para birimlerine bire bir oranla sabitlenen bu dijital varlıklar geleneksel bankacılık sistemine ihtiyaç duymuyor. Ancak, küresel para düzeni açısından derin sonuçlar doğurabilecek riskler taşıyorlar.
Stablecoin Nedir?
Stablecoin, değeri sabit kalacak şekilde tasarlanmış kripto varlıkları ifade ediyor. İhraç eden şirketler, her varlık için ABD Hazine bonoları veya para piyasası fonları gibi kısa vadeli varlıklar tutuyorlar.
Stablecoin, kripto varlık borsalarında işlem kolaylığı sağlıyor. Kripto varlıkları Dolar'a çevirmek genellikle yavaş ve regülasyona tabi bir süreç olduğu için Tether veya USD Coin gibi varlıklara geçerek işlem yapmak alternatif bir tercih teşkil ediyor. Bugün, tüm kripto işlemlerinin %80’inden fazlası stablecoin türleri üzerinden gerçekleşiyor.
Hız, Anonimlik ve Kırılgan Sistemlerden Kaçış
Küresel Güney ülkelerinde stablecoin spekülatif birer araç olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Yüksek enflasyon, sermaye kontrolleri veya siyasi istikrarsızlık yaşayan ülkelerde stablecoin, alım gücünü korumanın ve zayıf iç bankacılık sistemlerinden kaçmanı bir yolunu sunuyor.
Bir stablecoin ile blokzincir üzerinden Dolar işlemi yapmak saniyeler içinde ve düşük maliyetle mümkün. Bu nedenle, stablecoin kullanımı hızla artıyor. Visa’nın bir raporuna göre, Mayıs 2025'te stablecoin işlem hacmi $752 milyara ulaştı. Bu rakam, bir önceki yılın aynı döneminde $409 milyardı. Düzenli olarak stablecoin gönderip alan cüzdan sayısı ise 27 milyondan 46 milyona yükseldi.
Sistemik Risk: Gölge Bankacılık mı Doğuyor?
Stablecoin, regülasyon açısından gri bir alanda faaliyette. Kullanıcılar, Dolar veriyor, karşılığında stablecoin alıyor ve bu işlemleri diledikleri zaman geri çevirebileceklerini düşünüyorlar. Bu anlamda, banka mevduatı yerine geçebileceği gibi bir algı söz konusu. Ancak, bankaların aksine, stablecoin ihraççıları kredi vermiyor, yasal sermaye tamponları yok ve kamu güvencesine tabi değiller. Bu durum, kriz zamanlarında stablecoin piyasasını savunmasız bırakıyor.
Piyasada güvenin azalması ya da yok olması halinde kullanıcılar paralarını geri çekmeye kalkarsa, ihraççılar rezervde tuttukları devlet tahvillerini hızla satmak zorunda kalabilirler.
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) kısa süre önce yayımladığı bir raporda, beş gün içinde gerçekleşecek $3.5 milyarlık bir stablecoin çıkışının, kısa vadeli ABD tahvil getirilerini sadece 10 gün içinde 0.08 puan artırabileceğini ve bunun küçük ölçekli bir merkez bankası müdahalesiyle aynı etkiye sahip olabileceğini belirtiyor.
Fitch Ratings, büyük stablecoin türlerinden birinin çökmesi durumunda, rezervlerdeki dolar varlıklarının topluca satılmasının “altta yatan piyasaları sarsabileceğini” belirtiyor. Bugün, stablecoin operatörlerinin elindeki kısa vadeli ABD tahvillerinin miktarı Çin’in elindekinden fazla.
Daha büyük bir tehdit ise geleneksel bankalar için geçerli. ABD Hazine Bakanlığı, ABD ticari bankalarında bulunan $6.6 trilyonluk mevduatın stablecoin piyasasına kayabileceği uyarısında bulunuyor. Bu durum, bankaları ya mevduatları tutmak için daha yüksek faiz vermeye ya da daha riskli toptan finansmana yönelmeye zorlayabilir. Her iki senaryo da finansal kırılganlığı artırıcı etkiye sahip.
Suç Ekonomisi ve Anonimlik Sorunu
Anonimlik mahremiyetin güvencesi olarak görülse de, stablecoin piyasası suç dünyasının da gözdesi haline gelmiş durumda. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), 2024 raporunda Tether’ın Asya suç örgütlerinin “tercih ettiği araç” olduğunu açıkladı.
Chainalysis, 2024’te gerçekleşen $51 milyarlık kripto kaynaklı suç faaliyetlerinin %63’ünün stablecoin piyasası üzerinden gerçekleştirildiğini tahmin ediyor. Uyuşturucu ticaretinden kara para aklamaya kadar çok sayıda yasa dışı faaliyette stablecoin piyasası devreye alınıyor.
Stablecoin işlemlerinde merkezi aracı kurumlar veya bankalar olmadığı için, DeFi (merkezsiz finans) dünyasında suç faaliyetlerini önlemeye yönelik hiçbir denetim veya kimlik kontrolü yapılmıyor. Bu da, tüketiciler kadar finansal sistemler ve ulusal güvenlik açısından da önemli riskler barındırıyor.
Düzenleyici Kavşak: Sırada Ne Var?
ABD, stablecoin türlerini, tamamen geri ödenebilir ve faiz getirmeyen yapıda oldukları sürece menkul kıymet olarak sınıflandırmıyor. Ancak, bu muafiyetin sınırları var. Eğer stablecoin ihraççıları faiz sunmaya başlarsa - ki bu durumda banka mevduatları ya da para piyasası fonlarına benzer hale gelirler - ağır regülasyonlarla karşılaşacaklardır. Bu nedenle, faiz veren stablecoin türlerinin yasaklanmasına yönelik öneriler şimdiden tartışılıyor.
BIS, ABD Hazine Bakanlığı ve kredi derecelendirme kuruluşları mevzuat ile ilgili konularda art arda uyarılarda bulunuyor. Ancak, küresel regülasyon halen parçalı ve zayıf. Net ve kapsayıcı kurallar olmadan, stablecoin türlerinin aniden büyümesi bir krizi tetikleyebilir. Özellikle de büyük bir stablecoin değer kaybeder veya güven kaybı yaşarsa.
Paralel Bir Para Düzeni mi?
Standard Chartered'ın tahminlerine göre, 2028 yılına kadar dolaşımdaki stablecoin miktarı $2 trilyona ulaşabilir. Bu, mevcut seviyenin sekiz katı anlamına geliyor. Bu durumda stablecoin türleri, modern tarih boyunca özel sektörce basılmış en önemli para biçimlerinden biri haline gelecektir.
ABD Hazine tahvili piyasasının toplam büyüklüğü $29 trilyon. Stablecoin ihraççıları bugünkü hızla tahvil alımlarına devam ederse, kısa vadeli devlet borçları üzerindeki güçleri yakında egemen devletlerle yarışacak düzeye ulaşabilir.
Stablecoin piyasası yalnızca işlem verimliliği ya da teknolojik yenilikle ilgili değil. Bu, dijital çağda parayı kimin yöneteceğiyle ilgili çok önemli bir noktaya da işaret ediyor.
Bilançosu şeffaf olmayan, denetime tabi olmayan özel şirketler mi yeni para sistemini yönetecek? Yoksa, stablecoin piyasasının düşük maliyetli işlem olanağı sunması, geniş erişim ve sınır ötesi likidite gibi avantajlar, merkez bankası dijital para birimleri (CBDC) veya denetimli özel ihraççılar aracılığıyla düzenlenmiş sisteme mi entegre edilmeli?
Sonuç
Stablecoin piyasası milyonlarca insanın para transferi, birikim ve yatırım alışkanlıklarını şimdiden değiştirmiş durumda. Ancak yenilik, düzenlemelerin önüne geçmemeli. Dijital araçların etkisi arttıkça, doğurabilecekleri beklenmedik sonuçların da önemi ve hassasiyeti artıyor.
Politika yapıcılar stablecoin piyasasını “kripto laboratuvarının denemeleri” olarak değil, güçlü para araçları olarak görmeli. Açık kurallarla, sıkı denetimle ve uluslararası koordinasyonla ele alınmaları şart. Aksi takdirde, finansal yeniliklerin dönüştürmeye çalıştığı düzeni tehdit etmesi kaçınılmaz olur.
Küresel kapitalizmin yeni bir deregülasyon hücumu altında olduğunu, Beyaz Saray'ın bir Tesla acentasına dönüşebildiğini, Trump'ın kripto piyasasına yönelik yarışma düzenleyip yemek verdiğini de aklımızdan çıkarmayalım.
Comments