top of page

Ticaret Savaşları Küresel Finans Piyasalarını Sarsıyor

ABD uzun yıllardır ekonomik büyümesi, piyasa likiditesi ve yüksek getirileri sayesinde küresel sermayeyi kendine çekmekteydi. Ancak bu tablo tersine dönmeye başladı. Finansal kapital, Avrupa'ya yöneliyor. Üstelik, Avrupa'nın lokomotifi Almanya iki yıl üst üste daralma yaşamışken.


Donald Trump’ın geçtiğimiz ay “kurtuluş günü” olarak nitelediği gümrük tarifesi açıklamaları, küresel finansal piyasalarda dalgalanmalara yol açtı. ABD hisse senetleri bu şoktan sonra kayıplarını büyük ölçüde telafi etti. Ancak, 2025 yılı genelinde hâlâ negatif bölgede seyrediyor.


ABD Doları yıl başından bu yana %7’nin üzerinde değer kaybetti. Bu durum, sermayenin ABD dışına kaçtığını anlatıyor.


ABD'nin Avrupa'nın güvenlik zırhı olma görevinden vazgeçmesi tarihi nitelikleri olan bir gelişmeye yol açtı: Almanya, savunma sanayiine yüksek miktarda yatırım yapmaya karar verdi.


Tarifelerin yarattığı belirsizlik, jeopolitik gelişmelerle birleşince, finans piyasalarında şok nitelikli gelişmeler yaşandı. Para politikaları da bu etkilerle şekilleniyor olacak.


Almanya’nın başını çektiği savunma harcamaları ve Avrupa’daki göreli ucuz hisse senedi piyasaları, kıtayı yatırım açısından cazip hale getirdi. Almanya'nın savunma harcamalarına ilişkin kararı, Avrupa için ekonomik canlanma anlamı da taşıyor.


Bank of America'nın Mart ayında gerçekleştirdiği bir ankette, yatırımcıların ABD hisse senetlerinden tarihin en büyük çıkışını gerçekleştirdiği tespit edildi. Bu çıkış, Avrupa’ya yönelişin 1999’dan bu yana en hızlı olduğu dönemi işaret ediyor.


Morningstar Direct verilerine göre, Avrupa merkezli, ABD borç ve hisse senetlerine yatırım yapan borsa yatırım fonlarından sadece Nisan ayında €2,5 milyar çıkış yaşandı.


Avrupa’daki emeklilik fonları ABD varlıklarındaki portföy ağırlığını 2015 seviyelerine geri çekerse, bu yaklaşık €300 milyar tutarında dolar varlığının satılması anlamına geliyor. Bu da, ABD varlıklarındaki uzun vadeli sermaye girişlerinin kırıldığı bir döneme işaret ediyor.


Almanya’nın hız kazanan savunma harcamaları, bütçe açıklarını artırarak enflasyonist baskıları tetikleyebilir. Bu durum, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz indirimlerini durdurmasına yol açabilir. ECB, Haziran 2024’ten bu yana politika faizini yedi aşamada %4’ten %2,25’e indirdi.


Trump’ın gümrük tarifelerinin Avrupa’da tüketici fiyatlarını artırmak yerine aşağı çekebileceği yönünde görüşler de ileri sürülmeye başlandı. Böyle bir senaryoda, ECB’nin enflasyon hedefinin altına düşmemek için para politikasını daha da gevşetmesi gündeme gelebilir. Ancak kamu harcamalarındaki artış ve tedarik zincirlerinin tarifelerle sekteye uğraması, enflasyonun yukarı yönlü risk taşıdığı yönündeki değerlendirmeleri de halen canlı tutuyor.


Tarifelerin Avrupa'daki enflasyonist etkilerini anlamamız için küresel tedarik zincirlerine ilişkin sektör bazlı çok detaylı verilere, Cenevre'de gerçekleşmekte olan ABD-Çin görüşmelerinin sonuçlarına ve 9 Temmuz'da neye karar verileceğine dair fikirlerimizin çok net olması gerekiyor. Fikirlerimiz henüz pek net değil. Çin ve ABD arasında Cenevre’de tarifelere dair müzakereler yürütülüyor. Her iki tarafın da küresel tedarik zincirlerini gözeterek anlaşmaya varma çabası bulunuyor.


Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in açıklamalarına göre, AB’nin ABD’ye yaptığı ihracatın tamamı %20’lik bir gümrük vergisi tehdidi altında. Von der Leyen, bu hafta yaptığı açıklamada AB'nin “tüm olasılıklara hazırlandığını” ifade etti. Bu, ticaret savaşının sadece finansal değil, siyasi düzlemde de tırmanabileceğine işaret ediyor.


Atlantik'in iki tarafında görülen sermaye hareketleri Asya'da da hissedildi. Tayvan Doları, ABD doları karşısında iki gün içinde %10’a yakın değer kazandı. Hong Kong Para Otoritesi ise kendi para biriminin aşırı değerlenmesini önlemek için 2020’den bu yana en sert döviz müdahalesini gerçekleştirdi.


Dolar'ın değer kaybı ve sermayenin Avrupa’ya yönelmesi, Asya ülkelerinin Dolar varlıklarına ilişkin endişeleri artırdı. Tayvan’daki hayat sigortası şirketlerinin yaklaşık $700 milyarlık dolar pozisyonunun üçte birinin kur riski korunaksız olması büyük zararlara yol açtı. Pandemi sonrasında, Asya’daki ihracatçı ülkeler yaklaşık $2,5 trilyonluk rezerv biriktirmiş durumda. Bu rezervlerin değer kaybetmesi küresel finansal istikrarı tehdit eden bir unsur.


Tüm bu karmaşık tabloya rağmen, Trump uluslararası ticaret sahnesinde aktif kalmaya devam ediyor. Bu haftaki İngiltere ile yapılan anlaşma, O'nun küresel çapta yeni ekonomik düzenlemeler yapma arzusunun sürdüğünün ispatı. Dünyayı kendi pazarlık masasına oturttu.

© 2025 by Arda Tunca

bottom of page