top of page

Baumol’un Maliyet Hastalığı ve Asimptotik Durgunluk

Güncelleme tarihi: 17 Tem

Bu yazı, daha önce kaleme aldığım "Tarifelerin Arkasındaki Neden: Sanayi İstihdamı Nostaljisi" ve "Sanayisizleşme Süreci: Tarihsel Bir Analiz" başlıklı iki yazımın kısmen kuramsal temelini oluşturmaktadır.


Bu yazıda, sanayi ve hizmetler sektörleri arasındaki istihdam ve ücret dinamiklerini anlamaya yardımcı olan teorik bir kavrama odaklanacağım: Baumol’un “maliyet hastalığı” kavramı ve “asimptotik durgunluk”.


Ekonominin İki Yüzü


İktisatçı William J. Baumol, modern ekonomileri iki sektör tipine ayırdı:


İlerleyen sektörler: Otomasyon ve teknolojik yeniliklerle hızla verimlilik artışı yaşayan sektörler (örneğin, imalat, bilişim teknolojileri).


Durgun sektörler: Zaman içinde verimliliği büyük ölçüde sabit kalan, emek yoğun alanlar (örneğin, sağlık hizmetleri, eğitim, sahne sanatları).


Rekabetçi bir işgücü piyasasında, ücretler sektörler arasında zamanla eşitlenme eğilimi gösterir. Ancak, bir otomobil fabrikası daha az işçiyle daha çok üretim yaparak ücretleri artırabilirken, bir öğretmen, hemşire ya da yaylı çalgılar dörtlüsü üyeleri işlerinde aynı oranda ölçek büyütebilme özelliğine sahip değildir. Bu nedenle, durgun sektörlerde de ücretler artar, ancak bu artış verimlilikle paralel olarak gerçekleşmez.


Baumol'ün verimlilik dinamiklerini kriter olarak yaptığı sektörel sınıflandırmada görülen bu dengesizlik, Baumol tarafından maliyet hastalığıdır olarak kavramsallaştırılmıştır. Bazı sektörlerde, verimlilik artışı olmaksızın işgücü maliyetleri yükselebilmektedir. Örneğin, bir müzik eserinin icra edilme süresinin kısalması ya da bir hemşirenin bir hasta ile ilgilenme süresinin azalması verimlilik artışı olarak değerlendirilemez.


Asimptotik Durgunluk: Uzun Vadeli Eğilim


Zaman içinde, durgun sektörler asimptotik durgunluk durumuna yaklaşır. Diğer bir ifadeyle, verimlilik artışı neredeyse sıfırlanır. Buna rağmen bu sektörlerdeki maliyetler yükselmeye devam eder. Zira, emek hâlâ rekabetçi bir şekilde ücretlendirilmek zorundadır.


Asimptotik durgunluk, sağlık, eğitim ve sahne sanatları gibi emek yoğun sektörlerin uzun vadede neredeyse hiç verimlilik artışı göstermediği dinamiği ifade eder. Bu, yalnızca teknolojik sınırlamalardan değil, aynı zamanda kurumsal kısıtlar ve toplumsal tercihlerden kaynaklanır. Bu sektörler, verimliliği artırmaya yönelik reformlara sıklıkla direnir ya da doğası gereği verim artịşı kaydetmez. Kalite, güven ve bireysel etkileşim, sundukları hizmetin merkezindedir. Dolayısıyla artan ücretler, insan odaklı hizmet sunumunu koruma iradesinden kaynaklanır.


Zamanla bu sektörler, gerçek üretim düzeyleri mütevazı ya da durağan kalsa bile, ekonomideki toplam çıktıdan daha büyük bir pay almaya başlar. Ancak, bu durum bir anormallik değil, çağdaş toplumların bakım, eğitim ve kültürel yaşamı önceliklendirme biçiminin doğal sürecinin bir sonucudur. Bu doğal süreç ve sonuç yukarıda atıfta bulunduğum iki yazımda anlatılmaya çalışılmıştır.


Grafik: Baumol’un Maliyet Hastalığı ve Asimptotik Durgunluk (Baumol'un 1967 tarihli “Macroeconomics of Unbalanced Growth: The Anatomy of Urban Crisis” başlıklı makalesinden uyarlanmıştır.)
Grafik: Baumol’un Maliyet Hastalığı ve Asimptotik Durgunluk (Baumol'un 1967 tarihli “Macroeconomics of Unbalanced Growth: The Anatomy of Urban Crisis” başlıklı makalesinden uyarlanmıştır.)

Yukarıdaki şekilde, ilerleyen sektörlerde (örneğin imalat sanayi) verimlilik zamanla artmaktadır. Zira, teknolojik yenilikler üretimi hızlandırmaktadır. Buna karşılık, durgun sektörlerde (örneğin sağlık, eğitim) verimlilik sabit kalmaktadır. Ancak, durgun sektörlerde verimlilik artışı olmamasına ya da ilerleyen sektörlere göre çok daha limitli düzeyde olsa da ücretler artmaktadır. 


Sonuç olarak, bu sektörler üretimleri yavaş artsa da, ekonomik kaynaklardan daha büyük pay almaya başlarlar. Örneğin, kamu hizmetleri olan sağlık ve eğitim, giderek daha yüksek maliyetli hale gelebilir.


Baumol’un Anlatmak İstediği


Baumol, verimsizliğe karşı bir uyarı yapmıyordu. Değerin farklı bir gözle anlaşılabilmesini sağlıyordu. Temel hizmetlerde ücret artışları bir insan merkezli ve odaklı işleri sürdürmenin kaçınılmaz sonucudur.


Her şey daha “verimli” hale getirilmemelidir. Bazı şeyler (bir çocuğu eğitmek ya da bir hastaya bakmak gibi) zaman alır ve temelde insanî özelliklere bağlı kalmalıdır.


Politika ve Toplum Açısından Çıkarımlar


Sağlık, eğitim ve sanat gibi alanlarda ücret artışları verimlilik kavramından bağımsız olarak devam edecektir. Kamu bütçeleri de bu yapısal gerçeği yansıtmak zorundadır. Bu alanlarda harcamaları kısmak, uzun vadeli toplumsal hasarlara yol açar. Bu nedenle, verimlilikten çok erişilebilirlik, kalite ve bakım değerlerini önceliklendiren yeni değer çerçeveleri dinamik ihtiyaçlar çerçevesinde dikkate alınmalıdır.


Yukarıdaki ilk paragrafta atıfta bulunduğum makalelerimde de analiz ettiğim üzere, modern ekonomiler dengeli bir şekilde evrilmiyor. Baumol’un maliyet hastalığı, tüm sektörlerin aynı büyüme mantığını takip etmesini bekleyemeyeceğimizi ve bu dengesizliği hesaba katan daha akıllı kamu politikaları tasarlamamız gerektiğini anlatıyor.

留言


© 2025 by Arda Tunca

bottom of page