top of page

Parçalanmış Küresel Düzen İçinde Stratejik Rekabet

Güncelleme tarihi: 15 Haz

On yıllar boyunca ekonomi, dünya sahnesinin hakimi oldu. Piyasalar, politikayı belirledi. Siyasi kararlar ekonominin hakimiyetini dayattığı bir dünya düzeninde alındı. Liberal ekonomi temelleri üzerine inşa edilen hipergloballeşme, nihai barış projesi olarak görüldü. Ancak, bu dönem sona erdi.


Yeni bir çağadayız. Bugün, siyasetin gündemi belirlediği bir dönemdeyiz. Stratejik kaygılar, hegemonik rekabet ve sistemik parçalanma bugünün küresel ortamının temel yönlendiricileri. Denklemde ekonomi çok güçlü olarak var. Ancak, siyasetin güçlü bir aracı olarak.


Thukydides Tuzağı: Jeostratejik Çatışmanın Geri Dönüşü


Yaklaşık üç-dört yıl önce, Üçüncü Dünya Savaşı'nın tek bir patlama ile değil, birbirine bağlı çatışmalar ve vekalet savaşları üzerinden kademeli olarak gelişebileceği fikri ortaya atılmıştı. Bu düşünce, bugün daha gerçekçi geliyor.


Ukrayna, Gazze, Tayvan tehdidi ve şimdi İran. Her biri birer çatışma sahnesi. Bu dinamikler, Thukydides Tuzağı olarak bilinen bir kavramı akla getiriyor. Kavram, siyaset bilimci Graham Allison tarafından 2017 yılında ortaya atıldı. Dayandığı tarihsel gözlem ise antik Yunan tarihçisi Thukydides'e ait: Atina'nın yükselişi ve bu yükselişin Sparta'da yarattığı korku, iki şehir devleti arasında savaşı kaçınılmaz kılmıştı.


Allison, bu tarihsel gözlemi kavramsallaştırdı. Yükselen bir güç, mevcut hâkim gücü tehdit ettiğinde, savaş olasılığı önemli ölçüde artar. Bugün, ABD–Çin rekabeti bu mantık doğrultusunda ilerliyor ve bunun dalga etkileri tüm dünyada hissediliyor.


Kindleberger Tuzağı: Çok Kutuplu Dünyada Liderlik Boşluğu


Thukydides Tuzağı hegemonik geçişin riskini açıklarken, Kindleberger Tuzağı ise, bugünkü küresel düzensizliği anlamamıza yardımcı oluyor.


Charles Kindleberger’in 1930'lara dair uyarısı bugünün analizlerine ışık tutuyor. O dönemde, Britanya artık küresel liderlik sağlayamıyor, ABD ise henüz bu rolü üstlenmeye hazır görünmüyordu. Sonuç, sistemik çöküş oldu.


Bugün, büyük güçler sahneden çekilmiyor. Ancak, hiçbiri küresel istikrarın sorumluluğunu üstlenecek durumda değil. Tek kutuplu dünya bitti, şimdi hegemonya savaşı tüm șiddeti ile devam ediyor. Ortada bir istikrar yok ve bunu sağlayacak bir iradenin varlığı da söz konusu değil. Günümüzde, uluslararası siyasette görülen bu “düzensiz düzenin” en belirleyici unsuru hegemonik arzu.


Klasik anlamda bir Kindleberger Tuzağı'nda olmasak da, sonuçlarını 1930’larla kıyaslayabiliriz: parçalanma, korumacılık ve yönetilemeyen krizler. Ancak, bugünkü boşluk hegemonyanın kimin elinde olduğu konusundaki mücadeleden kaynaklanıyor. Güçlü aktörler sahnede. Ancak, birbirleriyle işbirliği yapmak konusunda isteksiz.


Sonuç olarak, istikrarsız ve çok kutuplu bir dünya karşımıza çıkıyor.


Dünya Bankası'nın Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, küresel büyüme yavaşlıyor. Bu durgunluğun büyük bir bölümü döngüsel değil, jeopolitik nedenlere dayanıyor.


Temel etkenler ise şunlar:


  • Ticaretin öngörülebilirliğini zayıflatan tarife savaşları.

  • Kritik teknolojilerde ihracat kısıtlamaları ve tedarik zincirleri bölünmesi.

  • Finansı bir silaha dönüştüren yaptırım rejimleri.


Metallere Kaçış: Sistemik Riski Fiyatlamak


ABD Doları zayıflarken, sermaye altına yöneldi ve artık gümüş, paladyum ve platin gibi diğer değerli metallere de yöneliyor. Bu hareket, enflasyona karşı korunmakla ilgili değil. Getiri elde etmek için finansal ürün çeşitlendirme saiki ile portföy değişimleri ile ilgili. İsrail ile İran arasında patlayan savaş, bu eğilimi tersine çevirebilir ve ABD dolarına doğru muhtemelen geçici bir dönüşü tetikleyebilir.


Özellikle yüksek teknoloji ve yeşil sanayi alanlarında bu metallere duyulan bağımlılık nedeniyle artan endüstriyel maliyetler görülebilir. Enflasyon konusunda merkez bankalarının kontrolü zorlaştı. Jeopolitik risk algıları ve stratejik savașlar enflasyonu besliyor. Ancak, yavaşlama beklentilerinin etkisi şu ana kadar ağır basmış durumda.


Çin’in Nadir Elementler Stratejisi ve Petrol


Çin’in nadir elementler üzerindeki kontrolü, rüzgâr türbinlerinden füzelere kadar çok sayıda üretim kolunda kritik olan bu kaynakları jeopolitik bir etki aracına dönüştürüyor. İhracat kısıtlamaları artık yalnızca ekonomik bir anlaşmazlık değil, rakip güçlerin maddi altyapısını hedef alan stratejik adımlar haline geldi.


Petrol fiyatları da artıyor. Ancak, 1970'lerin aksine, dünya bugün petrole olan bağımlılığını büyük ölçüde azaltmış durumda. 1975 yılında, 1.000 dolarlık gayrisafi yurt içi hasıla üretmek için 0.12 ton eşdeğeri petrol gerekiyordu. 2022 itibariyle, bu oran 0.05'e düştü. Nedeni, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması ve endüstriyel verimlilik oldu.


Özellikle enerji ithalatçısı gelişmekte olan ekonomiler için yükselen petrol fiyatları büyük bir yük oluşturuyor. Bu durum, enflasyonist baskıları artırıyor ve kırılgan mali dengeleri tehdit ediyor.


Parçalanmış ve Kutuplaşmış Bir Dünya


Artık siyasetin piyasa mantığıyla denetlendiği bir dünyada yaşamıyoruz. Tam tersine, piyasalar siyasal stratejiye tabi hale geliyor. Bu, 1980’lerden beri egemen olan neoliberal mantığın tersine çevrilmesini anlatıyor. Bu tespit, ekonominin öneminin azaldığı anlamına hiç gelmiyor. Ekonomi, siyasi kararların çok güçlü bir unsuru.


Siyasi kararlarda ekonomi nasıl temel bir değişime uğruyor? En önemli değişim göstergelerini sıralayalım:


  • Karşılaştırmalı üstünlük yerine sanayi politikaları.

  • Çok taraflılık yerine ikili ticaret anlaşmaları.

  • Verimlilik temelli entegrasyon yerine güvenlik ittifakları.


Yeni yönelim, ulusların öncelikle güç ve güvenlik arayışında olduğunu savunan realist uluslararası ilişkiler teorisiyle de örtüşüyor. Ekonomik liberalizm geriliyor, yerini stratejik realizm alıyor.


Stratejik Düzensizlik


Thukydides Tuzağı, Kindleberger Tuzağı ve kaynak milliyetçiliğinin kesişimi, yalnızca istikrarsızlığı değil, aynı zamanda sistemsel bir dönüşüme işaret ediyor. Küresel düzen artık ortak ekonomik çıkarlara dayanmıyor. Parçalanmış, rekabetçi ve belirsiz bir düzene evriliyor.


Böyle bir ortamda, barışçıl bir küresel düzen çağrısı yapmak fazla saf ve bir ütopya olarak kalıyor.

Yorumlar


© 2025 by Arda Tunca

bottom of page