Çin’in İmalat Sektöründeki Yavaşlama: Küresel Bir Uyarı Sinyali mi?
- Arda Tunca
- 3 Haz
- 3 dakikada okunur
Daha önceki bir analizimde, hem iç talepteki zayıflıklar hem de dış ticaretteki belirsizlikler nedeniyle Çin’in imalat sektöründe kırılganlılar olduğunu belirtmiştim: "Çin, 100’den fazla ülkenin en büyük ticaret ortağı konumunda. Ayrıca, Asya’nın tedarik zincirlerine sıkı sıkıya entegre olmuş durumda. 2022 yılında Japonya’nın ara mal ithalatının %19’undan fazlası Çin’den sağlandı. Bu oran, Güney Kore için üçte birin üzerinde. Vietnam için ise, %38’in üzerindeydi. Bu bağlamda Çin’deki üretim veya dış talep kaynaklı herhangi bir yavaşlama, sadece Çin’i değil, tüm bölgeyi ve küresel üretim sistemini etkileyebilecek güce sahip".
Bu uyarı şimdi gerçeğe mi dönüşüyor? Çin’in imalat sektörü, 2025 Mayıs ayında bozulma sinyali verdi. Durum, ülke sınırlarının ötesine taşabilecek daha derin ekonomik istikrarsızlıklara işaret ediyor. S&P Global’in en son verilerine göre, İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) Mayıs ayında keskin bir düşüşle 48,3’e geriledi. Nisan ayında bu oran 50,4’tü. Bu, son sekiz ayda ilk kez bir daralmaya işaret ediyor. Aynı zamanda, Eylül 2022’den bu yana kaydedilen en düşük seviye. Bu rakam, yalnızca geçici bir döngüsel hareket değil. Büyüyen bir yapısal soruna da işaret ediyor.
Talep Aşınması ve Üretim Daralması
Zayıflamanın merkezinde, yeni siparişlerdeki düşüş bulunuyor. Siparişler, son iki buçuk yılın en hızlı gerilemesini yaşadı. İhracat siparişleri de ikinci ay üst üste küçülerek dış talepteki kırılganlığı ortaya koydu.
Talep düşüşü, doğrudan fabrika üretiminde azalmaya dönüştü. Mayıs ayı, imalat üretiminin son 19 ayda ilk kez gerilediği ay oldu. Siparişlerin zayıf seyretmesi nedeniyle üreticiler satın alma faaliyetlerini azalttı, personel çıkarmaya yöneldi. Sektördeki istihdam, son dokuz ayın sekizinde düşüş gösterdi. Özellikle yatırım malları üreten firmalarda önemli işten çıkarmalar yaşandı.
Stok Uyumsuzlukları ve Tedarik Zinciri Baskıları
Sorunları ağırlaştıran bir diğer gelişme, dört ay aradan sonra ilk kez mamul mal stoklarında hafif bir artış yaşanması oldu. Firmalar, bu durumu hem satışlardaki düşüşe, hem de ürün sevkiyatlarındaki gecikmelere bağladı. Bu da, üretim ve tüketim arasında süregelen bir uyumsuzluğun altını çiziyor. Bu dengesizlik, Çin’in en ciddi ekonomik sorunlarından biri haline gelmiş durumda.
Hükümet, iç tüketimi canlandırmak için çeşitli önlemler denemeye devam ediyor. Öte yandan, tedarikçilerin teslimat süreleri üst üste üçüncü ayda da uzayarak, tedarik zincirlerinde süregelen aksaklıkların işaretini verdi.
Deflasyonist Baskılar
Durumu daha karmaşık hale getiren bir unsur Mayıs ayında hem girdi, hem de çıktı fiyatlarının daha hızlı düşmesi oldu. Düşen hammadde ve enerji fiyatları müşterilere yansıtıldı. Ancak rekabet, firmaları satış fiyatlarını baskılamaya zorladı. Durum, tüketiciler açısından olumlu. Ancak, zayıf talep ve yetersiz kapasite kullanımının yarattığı deflasyonist baskıları da yansıtıyor. İlginç olan diğer bir gelişme, ihracat fiyatlarında dokuz ay sonra ilk kez hafif bir artış gözlenmiş olması. Bu durum, bazı niş ihracat pazarlarında fiyatlama gücünün korunduğuna işaret ediyor.
Yakın geçmişteki dinamiği hatırlamak önemli. Yurt dışındaki alıcılar, gelecekte tarifelerin maliyetleri artırabileceği endişesiyle Çin’den yoğun mal alımı yapmış ve stoklarını doldurmuştu. Şimdi ise depolar dolu, talep yavaşlamış durumda ve döngü tersine dönmüş bulunuyor. İhracat talebi zayıfladı, iç talep ise bu boşluğu dolduramıyor. Gelişmeler, 2025’in ilk çeyreğinde ABD ekonomisindeki yavaşlamayı da kısmen açıklamıştı.
Politika Sınırları ve Yapısal Sorunlar
İş dünyası beklentilerinde yaşanan mütevazı toparlanma, muhtemelen ABD-Çin ticaret gerilimlerinin azalabileceğine dair umutlardan kaynaklanıyor. Ancak, genel makroekonomik koşullar tarifelerdeki geçici ateşkese rağmen hâlâ gayet kırılgan. Daha önce uygulanan tüketim teşvikleri sınırlı ve etki yaratmış gibi görünmüyor.
Firmalar mevcut iş yükünü azaltmayı sürdürüyor ve tüketim hâlâ zayıf seyrediyor. Hanehalkı gelirinde ve iş güvencesinde anlamlı iyileşmeler olmaksızın iç talebin güçlenmesi oldukça zor. Bu nedenle, Çin daha derin bir durgunluk riskine sürüklenebilir.
Tehlike Noktasına Yaklaşılıyor Olabilir
Çin, henüz bir resesyon içinde olmayabilir. Ancak, bu noktaya tehlikeli biçimde yaklaşıyor olabilir. Zayıflayan talep, istihdamdaki daralma, stoklardaki dengesizlik ve fiyat düşüşleri gibi unsurlar bir araya geldiğinde, ortada yalnızca geçici bir yumuşama değil, yapısal bir risk olduğu görülüyor. Çin’in küresel ticaret ve üretimdeki merkezi konumu dikkate alındığında, burada yaşanacak bir daralma uluslararası tedarik zincirlerini, bölgesel ekonomileri ve finansal piyasaları sarsabilir.
Çin’de bundan sonra ne olacağı sadece Çin’i ilgilendirmiyor. Küresel ekonomi bu gelişmeye dikkat etmek zorunda. Dünyanın üretim merkezi yavaşlarsa, bu sarsıntı her yerde hissedilecektir.
Çin hükümeti bu ciddi sorunlara nasıl bir politika yanıtı verecek? Göreceğiz. Trump cephesi, küresel belirsizlik ve güvensizliğin başlıca kaynağı olmaya devam edecek gibi görünüyor.





Yorumlar