top of page

Yapay Zekâ ve Enerji: İklim Mücadelesinde Çift Yönlü Sorumluluk

Bugün, insanlığın karşı karşıya olduğu iki büyük varoluşsal tehdit söz konusu: iklim değişikliği ve yapay zekâ (YZ). Her iki başlık da tek başına bile büyük riskler barındırıyor. Ancak, bir araya geldiklerinde, birbirini besleyen bir döngü ortaya çıkıyor.


YZ, iklim krizine ilave bir neden haline geldi. Aynı zamanda, bu krizi hafifletmeye yardımcı da olabilir mi? Bu sorunun cevabı henüz belirsiz. Bazı araştırmacılar ve şirketler, YZ’nin enerji sistemlerini optimize etmek veya yeni malzemeler tasarlamak gibi yollarla iklim çözümlerini hızlandırabileceğini öne sürüyor. Bu çift yönlü rolü anlamak, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek açısından kritik önem taşıyor.


Bu yazıda, YZ’nin iklim krizine olan katkısına odaklanalım.


YZ teknolojilerinin hızla yayılması, enerji tüketiminde patlamaya yol açtı. Her robot etkileşimi, görüntü üretimi ya da dil sorgusu büyük bilgi işlem altyapısına dayanan veri merkezleri tarafından çalıştırılıyor. GPT-4 ya da Gemini gibi büyük dil modellerini eğitmek, haftalarca veya aylarca çalışan on binlerce yüksek performanslı Grafik İşlem Birimi (GPU) gerektiriyor. Enerji ihtiyacı burada bitmiyor. Bu modeller kullanıma sunulduktan sonra da her etkileşimde elektrik tüketmeye devam ediyorlar.


Son tahminler, YZ'ye bağlı veri merkezlerinin halihazırda küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %3’ünü oluşturduğunu gösteriyor. Bu, tüm havacılık sektörünün yarattığı emisyona yakın bir oran. Oran yükselişte.


Büyük teknoloji şirketleri, kamuya açık şekilde iklim hedefleri koymuş olsalar da bu hedeflere ulaşmakta zorlanacaklar. Bu hedefe ulaşmak konusunda ne kadar samimi oldukları da ayrıca sorgulanmalı. Microsoft ve Google, net sıfır emisyon sözü verdi. Ancak son gelişmeler başka bir tablo çiziyor.


2023 yılında, Microsoft’un karbon emisyonları 2020’ye göre %29 arttı. Google’ınki ise, çok daha da fazla. Aynı dönemde %48’lik bir artış söz konusu. Artışın nedeni, YZ altyapısının genişletilmesi.


Büyük teknoloji şirketleri, bireysel YZ modellerinin emisyonlarını ölçmek için standartlaştırılmış yöntemleri henüz benimsemiş değil. “AI Energy Score” gibi araçlar mevcut. Ancak, yaygın ölçekte kullanılmıyor. Durum, şeffaflık eksikliğine işaret ediyor.


Tüm YZ modelleri aynı miktarda enerji tüketmiyor. Modelin büyüklüğü, ne sıklıkla eğitildiği, ne kadar verimli çalıştığı ve hangi veri işleme yöntemlerini kullandığı gibi parametreler toplam emisyonları etkiliyor. Ancak, standart ölçüm yöntemleri olmadıkça, düzenleyiciler ya da kullanıcılar farklı YZ ürünlerinin çevresel etkilerini karşılaştıramaz. Bu belirsizlik, hesap verebilirliği zorlaştırıyor ve düşük karbonlu YZ geliştirmeyi teşvik etmeyi engelliyor.


Doğru yönlendirilirse, YZ’nin iklim değişikliğiyle mücadelede güçlü bir araç haline gelebileceğine dair ciddi bir sav var. YZ hâlihazırda şu alanlarda kullanılıyor:


  • DeepMind ve diğer araştırma laboratuvarları tarafından yeni güneş paneli malzemeleri ve batarya kimyaları tasarlamak.

  • Elektrik şebekesi yük dağılımını optimize etmek ve enerji talep tahminleri yapmak.

  • Çimento ve çelik gibi sanayi kollarında karbon yoğunluğunu azaltmak.

  • Uydu görüntüleri aracılığıyla ormansızlaşmayı, metan sızıntılarını ve yasa dışı madenciliği izlemek.


Bu uygulamalar teoride kalmış değil. Gerçek dünyada test ediliyorlar. Ancak bu yeniliklerin başarıya ulaşması, aynı anda başka alanlarda emisyonların artmasına yol açmadan ölçeklenebilmelerine bağlı. Dolayısıyla, YZ’nin net iklim etkisi bütüncül bir şekilde değerlendirilmeli.


YZ altyapısının yüksek enerji ihtiyacı nedeniyle teknoloji şirketleri, daha temiz enerji kaynaklarına yöneliyor. ABD’de, Microsoft Pennsylvania’daki Three Mile Island nükleer tesisinin yeniden açılması için elektrik temini anlaşması imzaladı. Google’ın ana şirketi Alphabet, deneysel küçük modüler nükleer reaktörlere (SMR) yatırım yapıyor. 2024 yılında, ABD’de yapılan yeni temiz enerji alımlarının %92’si teknoloji şirketlerinden geldi.


Nükleer enerji, geçmişte yaşanan kazalar ve kamuoyu tepkisi nedeniyle uzun süre marjinalize edilmişti. Ancak bugün, karbon içermeyen ve sürekli enerji sağlayabilme kapasitesiyle tekrar ilgi odağında. YZ, elektrikli araçlar ve dijital altyapıların yükselişiyle yeniden cazibe kazandı.


Tahminlere göre, dünya genelindeki veri merkezlerinin enerji tüketimi 2030 yılına kadar iki kattan fazla artarak yaklaşık 945 teravat-saat’e (TWh) ulaşacak. Bu miktar, günümüz Japonya’sının toplam elektrik tüketimini dahi aşıyor. Enerji verimliliğinde köklü ilerlemeler ya da düşük karbonlu enerjiye tam geçiş olmazsa, bu artış iklim hedefleri için büyük bir tehdit oluşturacak.


YZ’nin geleceği ile iklim politikalarının geleceği artık iç içe geçmiş durumda. Politikacılar, program ve model geliştiriciler ve yatırımcılar şu soruyla yüzleşmek zorunda: YZ, sorunun daha da kötüleşmesine yol açmadan çözümün bir parçası olabilir mi?


YZ, daha iyi enerji sistemleri tasarlamaya, israfı azaltmaya ve iklime dayanıklı teknolojilere yönelik araştırmaları hızlandırmaya yardımcı olabilir. Ancak bu faydalar, yalnızca YZ’nin kendi çevresel maliyetlerini kabul edip kontrol edilirse gerçekleşebilir.


Şu anda ihtiyaç duyulan şey, eşgüdümlü bir strateji:


  • YZ enerji kullanımı ve emisyonlarını ölçmek için sektör genelinde geçerli standartlar geliştirmek.

  • Düşük emisyonlu YZ modeli tasarımı için teşvikler oluşturmak.

  • Büyük ölçekli modellerin enerji tüketimini kamuya açıklama zorunluluğu getirmek.

  • Daha az enerjiyle yüksek performans sunan “frugal AI” araştırmalarını desteklemek.

  • YZ sistemlerinin temiz enerji dönüşümüne, özellikle şebeke yönetimi ve altyapı planlaması alanlarında entegre edilmesini sağlamak.


YZ, çağımızın en büyük teknolojik dönüşümünü temsil ediyor. Ancak bu güç, sorumluluk da getiriyor. Denetlenmeden bırakılırsa YZ, iklim krizini derinleştirecek bir unsur. Ancak, doğru şekilde yönlendirilirse, bu krizi hafifletmeye yardımcı olabilir.


Şeffaflık, yasal düzenleme ve yenilikçilik! Bunlar, YZ’nin gezegen için bir yük mü yoksa bir onarım aracı mı olacağını belirleyecek.


Unutmamak gerekiyor ki, YZ nasıl eğitilirse onu geri veriyor. Sorunun kaynağı yine insanlık. Bu teknolojik aracın nasıl kullanılmak istendiği geleceğimizi belirleyecek. İnsan davranışı ve niyeti hâlâ her şeyin merkezinde yer alıyor.

© 2025 by Arda Tunca

bottom of page